25 Ekim 2011 Salı

Dukan Diyeti...... Eğlenceli olabilir


    
         5 MİLYON FRANSIZ YANILIYOR OLAMAZ
           
Bu yazın diyet kitabı da bu… Bizim Montignac diyeti gibi, bunu yazan da bir Fransız. Deniyor ki Jennifer Lopez ve Gisele Bundchen doğum kilolarını bu diyet sayesinde vermişler. Her diyet kitabını o ya da bu şekilde mutlaka okuyan biri olan ben, artık diyet kitabı okumamaya kesin kararlı olduğum için kitabı almadım. Elim gitmedi değil, ama dayandım. Yine de biraz araştırma yapmadan da duramadım, huyum kurusun:)

Dukan diyeti, başlıca 4 adımdan oluşuyor. Birinci aşama “attack“. Yani bir anlamda saldırı. Bu aşamada, karbonhidrat alınmazken yüksek protein alınıyor. Atkins ve South Beach diyetlerinden de daha katı kuralları var. Doktor Dukan, toplamda 72 tane yüksek proteinli besin listelemiş, yiyeceğiniz şeyleri onlar arasından seçebiliyorsunuz. Seçtiğiniz proteinlerde yağ oranının %10′u geçmemesi gerekiyor; mesela tavuğun derisi veya yağlı biftek olmaz. Ama yumurta, yağsız hindi, tavuk veya her türlü balık serbest. Tabii bol bol da su içmeniz şart. Kolestrolü veya başka hastalıkları olanlar, aman dikkat!  Bu aşama bir hafta sürüyor.                                                          
İkinci aşama ise “weight loss“, yani kilo verme adımı. Bu adımda diyete, yüksek protein yanında, arada bir sebze de ekleniyor. Ama her gün değil. Dukan, yiyebileceğiniz 28 tane sebzeyi de listelemiş. Aralarında ıspanak, turp, domates, kabak, havuç ve patlıcan da var. Ama çok nişastalı sebzeler yok: Mesela patates, avokado, mısır, veya mercimek ve fasulye çeşitleri.
Bir sonraki adım “stabilization“, yani dengeleme adımı. Bu adımda karbonhidratlar diyeti yeniden ekleniyor, ama tabii ki belli sınırlar dahilinde.  Mesela günde bir meyve, haftada 1-2 bol nişastalı bir besin, günde 2 dilime kadar esmer ekmek veya bir dilim peynir.  Ve daha yağlı etleri de ekleyebiliyorsunuz, mesela kaz. (Kazsız nasıl diyet yapacağım diyordum ben de:) Ayrıca, hafta boyunca iki ayrı öğünde istediğinizi yiyebiliyorsunuz. Ama bu öğünler arasında en az bir gün olması gerekiyor.
Son adım ise “cruising“, yani yolculuk adımı. Artık karbonhidratlara geri dönebiliyorsunuz; daha doğrusu istediğinizi yemeye. Ancak haftada bir gün, mesela her Perşembe, sıfır karbonhidrat-bol proteinli bir gün geçiriyorsunuz. Yani attack adımındaki gibi.
Eskiden, ben lisedeyken, meşhur bir diyet vardı. Bir gün sadece haşlanmış patates, bir gün sadece haşlanmış sebze, bir gün sadece meyve, bir gün sadece süt ürünü, bir gün de sadece et yeniliyordu. 5 günde 5 kilo vermeyi garanti eden bir yöntemdi. Benim yaptığım ilk diyetti bu. 2. günün sonunda ölecek gibi olduysam da, sonuna kadar getirmiştim. 5 günde 4 kilo vermiştim ve uzun süre almamıştım. Sanırım metabolizmamı bozmaya başladığım ilk günlerdi onlar:) Bu diyeti okuyunca, bir anda o günler aklıma geldi. Şimdi kesinlikle yapamam böyle birşey; o zaman gençtik demek üstesinden gelebildik. (Dersaneye giderken, öğlen 1.5 pide, akşamüstü kaşarlı domatesli gözleme, akşam da biraz birşeyler yiyerek yine kilo verirdim ben; kesinlikle birşeyler değişmiş:)
Ama o zamanlarla ilgili başka saptamalarım da var:
Mesela üstüne yoğurt koyduğum haşlanmış karnıbahar en sevdiğim yemeklerden biriydi, her gün hemen hemen yerdim ben. Şimdi yiyemiyorum. Keza, haşlanmış kabağı da bayılarak olmasa da, yiyebiliyorduk. Şu an boğazımdan geçmiyor. Bu kadar değişmiş olamam; bence sebzelerin veya yoğurdun bile lezzeti değişti. Hele karnıbahar konusunda çok iddialıyım!
Bir de bu diyet bana, yabancı bir dergide okuduğum bir makaleyi hatırlattı. Orada da bir doktor, haftada bir gün diyetle, senede 24 kilo zayıflanabileceğini iddia ediyordu. (12 kilo da olabilir.) 6 gün normal besleniyorsunuz, kendi normaliniz; yani kilo almadığınız bir beslenme düzeni. Ama bir gün, sıkı bir protein diyeti yapıyorsunuz. Ertesi gün yine normal yemenize devam ediyorsunuz. Böylece her hafta 0.5 (1) kilo kadar kaybede kaybede, bir senede 12 (24) kilo veriyorsunuz. Benim bayağı aklıma yatmıştı bu yöntem. Ama tabii uygulamadım (Neme lazım, 12 kilo veriveririm falan:). Ama şuna inancım kesin: Her ay 1 kilo verilirse, 1 senede 12 kilo verilmiş oluyor. Bir sene debelenip de kilo verememek veya almak yerine; debelenmeden, çaktırmadan kilo kaybetmek en güzeli olsa gerek. Bu da zaten Mehmet Öz’ün sürekli söylediği şeylere benziyor. Günde 1 dilim ekmeği kesin, bir senede 5 kilo verin deyip duruyor ya!

9 Ekim 2011 Pazar

KaraLamaca






    Seviyorum çizmeyi insan figürleri hoşuma gidiyor .. 

Yüz çizgileri,burun kıvrımları umarım daha iyisini yaparım
Amatörce ama  mutlu oluyorum.  ♥ 




6 Ekim 2011 Perşembe

Aciz İnsanın İlahı "EGO"

Yaşadığına kanar insan. Yaşamadan bilemez. Acizdir uzağında kaldığı olaylar için...
 Ve acizliğini gizlemek ister hep... 
Şiddeti tercih eder ya da parayı  ama hayatında ulaşmak istediği yer hep kafasındaki iktidarıdır. Zaten bunun için değil midir insanoğlunun kendine ilahlığı dahi yakıştırması....?


Nedense benim çevremde de e-go-lu insanoğlu fazlasıyla mevcut.Birde kendilerini sütten çıkma ak kaşık gibi gösterirler ve yaratmış oldukları sıkıntının sorumluluklarını üzerlerine almazlar.






 Bu tür insanlara iş hayatında oldukca rastlayabilirsiniz... Gerçek görünümleri dışında binlerce kılığa giren insanlar.Bana göre  her şeyin bir amacı varken insanın da amacı iktidar ve bencillikten uzak durmasıdır.

5 Ekim 2011 Çarşamba

New a start .... :)


Tanımadığım bir ses bir yüz kendime getiriyor bazen beni. Tanımadığım bir kalabalığa karışıp gitmek istiyorum. İçimdeki yalnızlığımla beraber yok olmak. Hiç kimse olmak istiyorum bazen. Sözlerini tam bilmediğim bir şarkıyı çığlık çığlığa söylemek, repliklerini bilmediğim bir oyunda oynamak bir fotoğrafın içinde dikkat çekmeyen bir ayrıntı olmak Gürültülü sokaklardan geçmek, sahilde yalın ayak koşmak ve görülmemek istiyorum.Bu şehrin her yerinden görünebilecek bir havai fişek gösterisi yapmalıyım diyorum kendime.Tüm iyi niyetlerimi, içimde biriktirdiğim ve başka birine sunulduğunda hep geri verilen aşkımı, en renkli, en güzel hayallerimi ve gördüğüm bütün güzellikleri gökyüzüne fırlatıp, yeryüzüne küçük parıltılar saçarak dökülmesini izlemek, bana benzeyen tüm yalnızları gülümsetmek istiyorum. Şu rimelleri akmış şehrin suratında kocaman bir tebessüme yol açmak ne güzel olurdu. O kadar sıkıldım, o kadar yoruldum, o kadar kırıldım ki artık sadece unutup her şeyi, kaskatı kesilmiş vücudumun her köşesini tek tek serbest bırakıp sonsuzluğumun içinde dans etmek istiyorum. Ama maalesef tüm bunları yapabileceğim yer değil burası ve ben burada sadece yalnızlaşabiliyorum.Küstüğümü kimsenin anlayamayacağı küçük oyunlar oynuyorum. Cesur değilim o kadar, içimdeki aşkı özgür kılabilecek bir sevgilim ve benimle kol kola girip dans edecek bir kalabalığım da yok artık. O yüzden tanımadığım kalabalıklara karıştırıyorum kendimi. Bir film, bir oyun, bir konser izliyorum. Beğendiğim bir fotoğraf bulup kendime, kendimi onun içindeki hayatlara yerleştiriyorum. Elimde bir tek bu var…

Yeni bir düşüncem de var artık. Güzel bir düşünce
Yeni bir başlangıç her şeye…